top of page

Seminer Raporu: Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Bankaları: Kuruluşları ve Ticari Faaliyetleri

Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi, yalnızca bölgesel bir anlayışı değil, aynı zamanda küresel ekonomik ilişkilerin nasıl şekillendiğini anlamamızı sağlayan kritik veriler sunar. 19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu'nun Batılı güçlerle ekonomik ve finansal ilişkilerinin yoğunlaştığı bir dönemdi. Bu süreçte, Alman bankalarının Osmanlı ekonomisi içindeki rolü, hem imparatorluğun finansal yapılanması üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman bankalarının faaliyetleri, dolayısıyla sadece ekonomik bir fenomen olmanın ötesinde, siyasi ve sosyal dinamiklerle iç içe geçmiş bir konudur.


Bu bağlamda, Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Burak Çıtır'ın detaylı çalışması, konuya ışık tutan önemli katkılardan biri olarak öne çıkmaktadır. OSAR Blog kapsamında hazırladığımız sunum raporu serine bir yenisini eklediğimiz bu yazıda, Dr. Çıtır'ın araştırmasının temel bulgularını, metodolojisini ve tarihsel önemini ele alacağız.

Gelin bu dikkat çekici doktora tezini yakından inceleyelim!


Dr. Çıtır'ın doktora tezi, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nda faaliyet gösteren Alman bankalarının, ekonomik ve siyasi yapı üzerindeki etkilerini mercek altına alıyor. Tez, Alman bankalarının bölgedeki genişlemesinin, hem Osmanlı İmparatorluğu'nun mali yapısını nasıl şekillendirdiğini hem de bu bankaların imparatorluk içerisindeki ekonomik ve siyasi entegrasyon süreçlerini nasıl etkilediğini detaylandırıyor. Araştırmanın metodolojisi, arşiv belgeleri, dönem gazeteleri ve döneme ait resmi yazışmalar gibi çeşitli birincil kaynakları kullanmayı içerir. Dr. Çıtır, bu belgeleri titiz bir şekilde analiz ederek, Alman bankalarının Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkisinin yanı sıra, bu etkileşimin daha geniş Avrupa-Osmanlı ilişkileri matrisinde nasıl şekillendiğini ortaya koymaktadır.


Çalışmanın en çarpıcı bulgularından biri, Alman bankalarının Osmanlı ekonomisine entegrasyonunun, sadece mali işlemlerle sınırlı olmadığıdır. Dr. Çıtır, bu bankaların Osmanlı topraklarında demiryolu inşası gibi altyapı projelerine de önemli yatırımlar yaptığını ve bu şekilde hem ekonomik hem de siyasi bir nüfuz sahibi olduklarını belirtiyor. Alman bankalarının, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bu stratejik yatırımlarının, bölgenin ekonomik kalkınmasını şekillendirmede önemli bir rol oynadığı vurgulanıyor. Dr. Çıtır, Alman bankalarının Osmanlı ekonomi politikaları üzerindeki etkisinin incelenmesinin, dönemin uluslararası ilişkilerini ve güç dengelerini anlamak için kritik öneme sahip olduğunu savunuyor. Çalışma, bu bankaların faaliyetlerinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun uluslararası sahnede nasıl konumlandırıldığını ve Avrupa güçleri arasındaki rekabetin bu süreçte nasıl şekillendiğini gösteriyor.


"Deutsche Bank'ın İstanbul'daki faaliyetleri, özellikle Yeni Cami civarındaki Aşir Efendi Caddesi'nde yer alan büyük postane yakınlarındaki bölgelerde depo kiralaması şeklinde tezahür etmiştir. Banka, Anadolu demiryolu hattı boyunca konumlanan bölgelerden toplanan ürünleri, bu kiralanmış depo alanlarını kullanarak Almanya ve diğer yabancı ülkelere nakletmiştir. Bu operasyonlar sırasında, söz konusu depoların yüksek miktarda ürünlerle dolu olduğu gözlemlenmiştir."

Dr. Burak Çıtır'ın doktora araştırma konunu seçme süreci, yüksek lisans tez çalışması sırasında Deutsche Bank'ın İstanbul'daki lojistik faaliyetlerine dair keşiflerle başlamıştır. Bu çalışma sırasında, özellikle Anadolu demiryolu hattı üzerindeki yerlerden toplanıp Almanya'ya nakledilen tarım ürünleri için İstanbul'da kiralanan depoların varlığı tespit edilmiştir. Bu önemli bulgu, Alman bankalarının Osmanlı ekonomisindeki kritik rolünü ve bu rolün ekonomik dinamikler üzerindeki etkilerini derinlemesine araştırma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu alana olan ilgisini yoğunlaştıran Çıtır, doktora tez danışmanı Prof. Dr. Safiye Kıranlar ile yaptığı müzakereler neticesinde, Alman bankalarının Osmanlı İmparatorluğu'nda uyguladığı finansal stratejileri ve ticari hareketlerini kapsamlı bir şekilde inceleme kararı almıştır. Bu karar, onu Osmanlı ekonomisindeki Alman bankacılık faaliyetlerinin ve bunların sosyo-ekonomik yapılarla olan etkileşimlerinin detaylı bir analizini sunan geniş çaplı bir doktora tezine yönlendirmiştir.


Osmanlı’da ve Almanya’da Bankacılık


Dr. Çıtır, ilk olarak Osmanlı ve Almanya'daki bankacılık ve sermaye faaliyetlerini geliştirdiğinden bahsetmektedir. Konuşmacı, ülkeleri finansal sistemlere bağlı piyasa ve banka temelli ülkeler olarak ayırmıştır. Banka temelli ülkelerin yayılma ve sömürgeleriyle birlikte bankacılık sektörünün 19. yüzyılda faaliyet alanlarını genişletmeye başladığını ifade eden Çıtır, özellikle Almanya, Japonya gibi ülkelerde bankacılığın yoğunlaştığını dile getirmiştir. Dr. Çıtır, İngiliz ve Fransız bankacılık sistemini, Almanların bankacılık sistemden ciddi şekilde ayırmıştır. Buna göre İngiliz ve Fransız kapitalistlerinin bir bölgeye sömürge amacıyla gittiklerinde, orada ticari faaliyetleri geliştirdikten sonra bankacılık faaliyetlerini başlattıklarını belirtmiştir. Konuşmacı, Almanların bankacılık sistemini, sanayi devrimi sonrasında dış ticaret ve sömürge yoluyla elde edilen servetin krediler yoluyla tekrardan sanayicilere aktarılması ve finanse edilmesi olarak açıklamıştır.


Dr. Çıtır, Alman bankalarının bir finansman yaratmak amacıyla belirledikleri bölgeye giderek bankacılık faaliyetlerini sürdüklerini ve bu faaliyetlere ek olarak kendilerinin kurduğu ufak şirketler aracılığıyla piyasada yer edinmeye başladıklarını anlatır. Bu gelişmeden sonra yeterli bir portföy elde eden bankaların, finansman sahibi olduklarını ilan ederek yatırımda bulunmak isteyen devletlere kapılarını açtıklarını ifade eden Çıtır, sömürgecilik hareketinin oluştuğuna değinmekle beraber Alman bankalarının, genellikle devlete borç vermek ya da devlet taahhütlerinin yurt dışına satılması üzerine çalıştıklarından bahsetmiştir.


Osmanlı Devleti'nin bankacılık sistemini anlatarak sunumuna devam eden Çıtır, Alman bankalarının Osmanlı Devleti'nin borç para gereksinimi karşılamak adına faaliyetler yürüttüğünü belirtmiştir. Konuşmasında 1883 yılında Avusturya ve Almanya’da yaşanan bankacılık krizinin 1875 yılında yaşanan Osmanlı’nın iflasına etkisini değerlendiren Çıtır, 1881 sonrasında Osmanlı’da yeni kurulan bankaların faaliyetlerinin yasaklandığını belirtirken Galata bankerleri ile küçük çaplı işletmelerin faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çekmektedir.


Galata'da bir Alman Bankası Örneği


Konuşmasının ilerleyen safhalarında Osmanlı Devleti’nin mali bakımdan toparlandığı 1888 yılı ortalarındaki döneme değinen Çıtır, Ziraat ve Selanik bankalarının kurulmasının Osmanlı bankalarının yeniden açılmasına neden olduğunu ifade etmektedir. Burak Çıtır, Avrupa bankalarının Osmanlı topraklarına yayılım serüvenini İngiliz ve Fransız bankalarından ziyade Alman bankalarının yeni sömürgeleşme gücüyle daha hızlı yayılımı üzerinden değerlendirmiştir.


Avrupa bankalarının yeniden Osmanlı bünyesinde faaliyetlerine başlamaları sürecini 4D olarak bilinen dört Alman Bankası üzerinden inceleyen Çıtır, 4D'nin dünyada emperyal bir finans sistemi kurma amacını üstlenmeye başladıklarından söz etmiştir. Bu bankalar; Deutsche Bank, Diskonto-Gesellscahft, Dredner Bank ve Darmstadter Bank'dır. Dr. Çıtır, söz konusu bankaların dünya genelindeki faaliyetlerini tekelleştirerek kendilerini finanse ettiklerine değinmekle beraber dünyada emperyal bir Alman figürünün ortaya çıkması sürecini 4D'nin özünü teşkil eden onlarca küçük bankanın finansman faaliyetleri temelinde değerlendirmiştir.


Çıtır, Alman emperyalizminin dünyayı bölüşme planında Osmanlı İmparatorluğu’nun, Deutsche Bank’ın payına düştüğünü belirtmiştir. Konuşmacı, bu süreçte üç bankanın, Osmanlı Devleti bünyesinde faaliyette bulunduğundan ve bunlardan iki tanesinin Osmanlı Devleti’nde kurulurken bir tanesinin Deutsche Bank’ın bir şubesi olarak var olduğundan bahsetmiştir.


Bu dört bankanın coğrafi yayılımını anlatan Burak Çıtır, 19. yüzyılda Güney Suriye bölgesinde kurulan Deutsche Palestine Bank’ın daha sonraki süreçte Osmanlı’da yayılacak ve adeta bir Akdeniz bankası haline gelecek olan Deutsche Oryant Bank olduğunu ifade etmiştir.


Deutsche Palestina Bank


Deutsche Palestina Bank 1920


Çıtır, Deutsche Palestina Bank’ı 19. yüzyılda başlayan Yahudi göçleriyle ilişkilendirerek anlatmıştır. Göç sebebiyle artan nüfusa dikkat çeken konuşmacı, artan nüfusun bölgedeki bankalara büyük bir gelir sağladığını ve yeni yerleşim alanlarının kurulmasını gerektirdiğini ifade ederken bu gelişmelerin bölgede bulunan bankaların gayrimenkul piyasasına girmelerini beraberinde getirdiğini belirtmiştir. Filistin bölgesinde ise yerleşmiş bulunan Alman Protestan Cemaati'nin ekonomik olarak güçlenmeye başladığına ve kendilerine bir finansal özgürlük alanı yaratmak adına bankalar oluşturduklarına temas eden Burak Çıtır, döneme damga vuran 3 önemli bankayı Jacop Valero, M.P. Bergheim & Söhne, Pilger-Missions-Handlug olarak değerlendirmiştir.


Çıtır’a göre 1889 yılında yabancılara satılan toprak miktarının artmasıyla Osmanlı Devleti satışlar konusunda bir sınır getirmiş ve bankaların sağlamış oldukları kredilerde limit sorunları ve iflaslar yaşanmıştır. Konuşmacı bu bankalardan Bergheim & Söhne’nin Londra’daki bankaları acente olarak çalıştıran ve ilk iflas eden bankalardan olduğunu belirtmiştir.


Alman-Filistin ve Şark şirketlerinin kurulması düşüncesiyle Kudüs Alman Protestan cemaatine mensup kişilerin bir şirket kurarak Frutiger’in şirketini devralmalarına dikkat çeken konuşmacı, bu gelişmelerin yeni bir bankanın oluşmasını sağladığına değinmiştir. Bankacılık sisteminin bu bölgede oluşturulmasının sebebini Almanların doğuya yönelik dünyaya hâkim olma politikası  ve ekonomik çıkarlarının korunması ile açıklayan Burak Çıtır, bu topraklarda Protestan Cemaati'nin teşviki olduğunu belirtmiştir. Bu süreçle bağlantılı olarak Almanya'nın ekonomik alanda var olma sürecini başlattığına ve Alman Filistin Şark Şirketi’nin kuruluşunu ele alan Çıtır, bu bölgede Deutsche Palestina Bank’ın varlığının bir ikilik oluşmasına sebep olduğunu belirtir. Burak Çıtır'a göre bu ikiliği gideren olay, Almanların iflas ederek şirketi yönetme görevinin Wilhelm’e geçmesi ve bankaya güvenin zayıflamasıdır.


Konuşmacı, şirketin kurulmasından sonra Almanya’nın zengin ailelerinden olan “Hohanlohe” ailesinin desteklemesiyle şirketin gelişerek şubeleşme yoluna gittiğinden bahsetmektedir. Çıtır, Deutsche Palestina Bank'ın kurulmasından sonra sermayesini arttırarak para ve kambiyo senetlerinin tahvili ile Filistin bölgesinde tüm bankacılık işlemlerini vermeye başladıklarına dikkat çeker. 1904’e gelindiğinde ise her bir Yahudi göçünün haftada bir yeni şubenin açılmasını sağladığına değinen Burak Çıtır, 1914’e gelindiğinde Kudüs, Hayfa, Yafa, Trablus, Beyrut, Şam ve İskenderun’da yeni şubeler açıldığından bahsetmiştir.


Çıtır, şirketin Hamburg üzerinde de etkinliğini arttırmasından sonraki süreçte Almanya’nın en büyük limanı üzerinden Beyrut limanına ve Gazze’ye ürünlerin daha kontrollü şekilde aktarımını sağlayacak bir nakliye hattının kurulmasının Alman kapitalistleri tarafından düşünüldüğünü ifade etmiştir. Hamburg’un daha da geliştirildiği, bu sebeple yönetimin Hamburg merkezli olmasının istendiğine değinen konuşmacı, aniden yapılan bir kurul toplantısıyla yatırımların daha çok buraya yapılabilmesi için çalışmalar yapıldığından bahsetmiştir. Buna göre sermaye, 1 milyondan 5 milyona çıkartılarak Almanya’nın doğudaki emperyal çalışmaları korunmaya çalışılmıştır. Konuşmacı, ayrıca Prens grubunun bu şekilde etkinliklerini arttırmasının, Kudüs’teki Alman Protestan cemaatinin etkisinin düşmesini sağladığına da değinmiştir.


Burak Çıtır, Prens grubunun 1912’de Almanya’da yaşanan finansal kriz dolayısıyla tasfiye edildiğinden ve tasfiye sürecini de Deutsche Bank’ın yönettiğinden bahsetmiştir. Konuşmacı, bu süreç sonrasında Birinci Dünya Savaşı’nda bölgenin İngiliz hakimiyetine girmesiyle bankanın Sichel grubunun katılımı ile isminin Westbank AG. çevrilerek Frankfurt’a taşındığını anlatmıştır.


Deutsche Oryant Bank


Çıtır, Deutsche Oryant Bank’ın  Alman ve Yunan milli bankası olmasıyla aslında bir Akdeniz bankası haline dönüştüğünü belirtmiştir. Bankanın etkinlik sahasının Atina olması sebebiyle buradan Osmanlı’ya bankacılık faaliyetlerinin aktarılabileceği fikrine sahip olan banka kurucularına dikkat çeken konuşmacı, 1905 yılında Yunan milli bankasının sahip olduğu hisselerin verilip, bankanın Alman bankasına çevrilme isteğini bu gelişmeyle ilişkili olarak değerlendirmektedir. Burak Çıtır, 1906 yılında  Dredner ve Schaddhausen Bank’ın, Yunan milli bankasının paylarını satın alarak yeni bir banka oluşturma girişiminin Deutsche Oryant Bank’ın kurulmasıyla sonuçlandığını ifade etmiştir.


Çıtır’ın aktardığına göre bu bankanın kurulmasındaki amaç, Almanya ile doğu arasındaki bölgeyi ticarete teşviktir. Bu amaç ile yeni şubelerin açılması planlanmıştır. Bankanın ilk olarak Hamburg ve İstanbul şubelerinin açıldığından bahseden konuşmacı, bankanın İskenderiye, Kahire gibi yerlerde de şubelerinin oluşmaya başladığına değinmiştir. Almanların buradan elde etmiş oldukları kazançları ile farklı bölgelere yayılmayı planladıklarını aktaran Çıtır, 1908’de Fas yatırımlarının, Deutsche Oryant Bank’ın Akdeniz’deki faaliyetlerinin göstergesi olduğuna işaret etmiştir. Burak Çıtır, Mısır ve çevresinde oluşturulan şubelerle açılan şube sayısını yediye çıkarak Deutsche Oryant Bank’ın artık şubeleşme sürecini tamamladığını belirtmiştir.


1907 yılından yaşanan San Francisco depremi ve bankacılık krizine değinen Çıtır, bu sürecin Deutsche Oryant Bank’ın güçlendiği dönem olduğuna işaret etmiştir. Çıtır’a göre banka, elde etmiş olduğu gelirlerle sermayesini ikiye katlayarak yurt dışında faaliyet gösteren Alman bankaları içerisinde en yüksek sermayeye sahip şirket olmuştur. Konuşmacı, Deutsche Oryant Bank’ın Osmanlı Bankası ile güç çarpıştırmaya başlayacağı seviyeye kadar bankayı genişlettiğini aktarmıştır. 


Çıtır’a göre kısa bir sürede ciddi bir gelişme gösteren Deutsche Oryant Bank, bölgenin siyasi ve politik durumunda yaşanan sıkıntılı süreçten ötürü küçülmeye gitmiştir. Böylelikle 1912 yılından itibaren bankanın yönetim merkezinin Balkanlarda yaşanan siyasi durum sebebiyle İstanbul’a taşındığından bahseder. Çıtır, kısa süre içerisinde öncelikle 1912-1913 arasında birer milyonluk marktan fazla kâr elde etmiş olan bankanın, daha sonrasında ise tasfiye kararı almış olan Deutche Palestina Bank’ın şubelerinin bu bankanın bünyesine aktarılması ile 5 milyon mark sermayeli büyük bir bankanın da Deutsche Oryant Bank’a alındığından bahsetmiştir.


Savaş sürecinde bankanın faaliyetlerini bir süre durdurduğundan bahseden konuşmacı, Deutsche Oryant Bank’ın moratoryum yasaları çerçevesinde şubelerini yeniden açarak faaliyetlerine kaldığı yerden devam ettiğine değinmiştir. Savaş sonunda ise galip devletlerin bu şubelere el koyarak çalışanlarını da Mondros Mütarekesi uyarınca sınır dışı ettiğinden bahsetmiştir. Böylelikle 1923 yılının yeni Türkiye’nin kuruluşunda Deutsche Oryant Bank’ın ve İstanbul’daki şubesinin başta olmak üzere faaliyetlerine devam ettiklerine dikkat çekmiştir.


Deutsche Bank


 Deutsche Bank’ın 1 numaralı 200 Thaler değerindeki hisse senedi örneği 


Osmanlı Devleti’ndeki en büyük yatırımları destekleyen Deutsche Bank’ın anlatımı ile tez sunumuna devam eden Çıtır, Alman birliğinin kurulması sonrasında sanayiye finansman desteğinin sağlanması amacıyla bu bankanın oluşturulduğundan bahsetmiştir. Burak Çıtır, Adelbert Delbrück ve Ludwing Ban Berg’in ortaklaşa kurmuş olduğu bu bankanın, Almanya’nın diğer Avrupa ülkeleri ile denizaşırı piyasalar arasındaki faaliyetlerinin geliştirilmesi ve her türlü bankacılık faaliyetlerinin düzenlenmesi amacıyla Prusya’nın başkenti Berlin’de kurulduğunu aktarmıştır. Prusya’da ilk kez Deutsche Bank’ın imtiyaz verilen şirketi olduğuna da ayrıca değinmiştir.

Deutsche Bank’ın ilk iki yöneticisi George Von Siemens ve Hermann Wallich


Çıtır, Almanların ilk olarak Berlin’de yurt dışı ticaret finansman enstitüsü kurarak dünyanın birçok yerinde yatırımlar yaptığından bahsetmiştir. Burada Osmanlı’nın konumuna değinerek sunumuna devam eden konuşmacı, bankanın bahsedilen enstitü aracılığıyla yeni yatırımlarını Osmanlı Demiryolu projeleriyle hazırlamak istediğine işaret etmiştir. Bu dönemde demiryolları için projeler tasarlayan Wilhelm Von Presselin, 4 Ekim 1888 yılında II. Abdülhamid’in İstanbul ve Ankara’yı bağlayacak olan Anadolu Demiryolu Hattının yapımını aldığından ve işletim imtiyazını Deutsche Bank’ın üstlendiğinden bahseden Çıtır, bir yıl sonra İstanbul’da Anadolu Demiryolu Şirketi’nin kurularak bankanın imtiyaz hakkının bu şirkete devredildiğini aktarmıştır. Çıtır, buradaki temel yaklaşımın finansal risklerin dağıtılması ve siyasal etkilerden uzak tutulması olarak görünse de aslında elde edilen gelirlerin elden ele geçirilerek Osmanlı’ya verilecek olan payın düşürülmesi ve ekonomik alt yapıyı oluşturmak olduğuna dikkat çeker. Çıtır, bu sistemin Zürih’te kurulan holding yapısına sahip banka sayesinde geliştirildiğinden bahsetmiştir.


Konuşmacı, Deutsche Bank’ın Osmanlı’da yatırımının bulunmasına rağmen şubeleşmeye gitmeyerek buradaki faaliyetlerini Anadolu Demiryolu Şirketi ve Galata Bankerleri üzerinden Alman çıkarlarını korumak üzerine oluşturduğuna değinmiştir. Buradaki etkili ismin Arthur Gwinner olduğuna dikkati çekmiştir.


Arthur Von Gwinner


Burak Çıtır, 1888 yılı itibarıyla Osmanlı’da etkinliğini arttıran Deutsche Bank’ın Selanik, Eskişehir, Konya imtiyazlarını da aldığına dikkat çeker. 1899’da Bağdat Demiryolu ile Deutsche Bank’ın varlığının Anadolu’da daha da güçlendiği tespitini yapmıştır. Bağdat Demiryolu Hattı imtiyazının, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya’nın yurt dışındaki bütün yatırımları içinde en önemlisi ve en ünlüsü olduğunu belirten Çıtır, İkinci Dünya Savaşı başlangıcına kadar 600 kmlik kısmın tamamlandığına değinmiştir. Konuşmacı ayrıca, Irak Devleti’nin yarım kalan inşa faaliyetini bitirerek ilk kesintisiz seferin 1940’ta yapıldığından da bahsetmiştir.


1907 yılında oluşan Amerika San Francisco depremi ve dünya krizinin yaşanmasının Deutsche Bank’a etkilerinden bahseden Çıtır, dünyada büyük bankaların kriz yaşadığı süreçte Almanların kendi finansmanlarını yaratmalarının, dünyada faaliyet gösteren bankalara kıyasla Alman bankalarının yıllık karlarının toplamda 140 milyon marka kadar ulaştırdıklarını anlatır. Ek olarak Çıtır, bunların içerisinde sadece Deutsche Bank’ın bu kârın çeyreğini elde tuttuğunu ifade etmiştir.


Dr. Çıtır, bu dönemde Osmanlı coğrafyasında Bağdat Demiryolu Hattı'nın çekilmesi, Konya Ovası'ndaki sulama projeleri, Haydar Paşa Limanı'nın büyütülmesi, Derince Limanı'nın yapılması, İskenderun Limanının yapılması, Selanik ve Manastır Demiryollarının yapılması, Alman pamuk ve petrol şirketlerinin kurulmasının gerçekleştiğini anlatmıştır. Çıtır, Anadolu’yu  imar ve tarımı ihya etme kapsamında Anadolu sanayi ve ticaret şirketinin kurulduğunu ve bu şirket aracılığıyla tarım makinalarının krediler yoluyla satıldığına işaret etmiştir.


Almanların İngiliz ve Fransızlara kıyasla faaliyetlerinin Anadolu’da bu kadar etkili olmasının sebeplerine de değinen Çıtır, Almanların buradaki farkının ilk olarak Türkçe broşürler çıkarmaları, ikinci olarak da tarım makinelerinin kullanılması amacıyla çiftlikler kurmaları olduğundan bahseder. Ona göre bu çiftliklerde Alman tarım makinelerinin ve tarım mallarının kullanımını halka göstermeleri, siparişlerde kredi yolunu seçmeleri ve krediyi Deutsche Bank üzerinden açmaları yatırımların daha da hızlanmasını etkileyen faktörler olmuştur.


Burak Çıtır, ilk defa Osmanlı’da bir şube açılacağı ilanının, 1908 yılında Osmanlı’da çıkan günlük Alman gazetesinde yayınlanarak, şubenin Londra’da kurulacağı haberinin ilan edildiğini belirtmiştir. Konuşmacı aynı zamanda açılacak olan şubeler için 1909 yılında İstanbul’da Aşir Efendi Caddesi, Yeni Camii ve Sirkeci Garı çevresinde geniş depolar kiralandığına değinmiştir. İlk olarak Galata Köprüsü’nün Eski İstanbul denilen bölgesinde faaliyet gösteren şubenin, daha sonra Galata Voyvoda Caddesi yani günümüzde Bankalar Caddesi olarak bilinen bölgeye taşınarak burada faaliyetlerini sürdürdüğünü aktarmıştır.


1911 yılına gelindiğinde ise konuşmacı, Deutsche Bank’ın ana merkeze gelir ve kâr bırakan bir şubesi haline geldiğini belirterek Birinci Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı ve Alman ilişkilerinin de ilerlemesiyle İstanbul’da bulunan şubenin kapatılarak Bağdat’ta bulunan şubeye aktarımın sağlandığına işaret etmiştir. Burak Çıtır, 1918 yılında ise bütün Alman yatırımlarında olduğu gibi Deutsche Bank’ın da yatırımlarına galip devletler tarafından el konulduğundan bahsederek sunumunu sonlandırmıştır.


Sonuç


Dr. Burak Çıtır'ın sunumu, Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman bankacılık faaliyetlerinin incelikli bir tahlilini sunar. Çalışma, özellikle Deutsche Bank'ın İstanbul'da gerçekleştirdiği operasyonlar ve Anadolu demiryolu hattı boyunca yürüttüğü ticari girişimler üzerinden Alman bankalarının bölgesel ekonomik yapılar üzerindeki etkisini mercek altına alır. Sunum, sömürgeci yaklaşımlarının ötesinde, Alman bankalarının Osmanlı ekonomik ve sosyal yapısını nasıl dönüştürdüğünü ve bu dönüşümün yarattığı uzun vadeli etkilerini analiz eder.


Çıtır, Alman bankacılık mekanizmalarının Osmanlı topraklarında nasıl bir finansal ve ticari hegemonya kurduğunu detaylandırarak, bu sürecin ekonomik, politik ve sosyal boyutları arasındaki karmaşık ilişkileri açığa çıkarır. Araştırma, Alman finansal entegrasyonunun Osmanlı ekonomisi üzerindeki derin ve çok yönlü etkilerini ortaya koyar, böylece Alman bankalarının Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ekonomik dominasyonunun kritik bir değerlendirmesini sağlar.


Aynı zamanda Dr. Çıtır'ın çalışması, Osmanlı-Alman ekonomik ilişkilerinin analizinde yeni bir paradigm sunar ve bu ilişkilerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik ve sosyal yapılar üzerinde de önemli etkileri olduğunu vurgular. Bu nedenle, sunum Osmanlı- Alman ekonomik tarihine ilişkin literatürde önemli bir boşluğu doldurur ve bu alanda gelecekte yapılacak çalışmalara zemin hazırlar.


Özetle, Dr. Burak Çıtır'ın bu çalışması, Osmanlı- Alman ticari ve finansal etkileşimlerinin derinlemesine incelenmesine olanak tanıyarak, bu alandaki akademik diyalog ve tartışmalara katkıda bulunmaktadır. Çalışma, tarihsel ekonomi politik çerçevesinde, Alman bankalarının Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ekonomik faaliyetlerinin kapsamlı bir analizini sunarak, söz konusu dönemin ekonomik tarihine ışık tutmaktadır.


OSAR Blog bünyesinde, Osmanlı araştırmaları literatüründe yer alan önemli tezlerin tanıtımına yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu çerçevede, yeni çalışmaları yakından takip ederek, alana katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda, kendi araştırmalarımızla da literatüre yeni katkılar sunmayı hedefliyoruz.


Ayşegül Duyar

Sakarya Üniversitesi

Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi


Teze ulaşmak için tıklayınız

Seminer kaydına ulaşmak için tıklayınız


Dr. Öğr. Üyesi Burak Çıtır Kimdir?:


Lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü’nde 2007-2011 yılları arasında tamamlayarak 2012 yılında Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak görev almıştır. Aynı yılda Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü’ne geçiş yaparak başladığı yüksek lisans eğitimini 2015 yılında “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Afyon Ziraati ve Ticareti (1900-1939)” adlı teziyle bitirmiştir. Doktora eğitimini de 2023 yılında “Osmanlı-Alman Ticari İlişkileri (1900-1914)” başlıklı teziyle tamamlamıştır. 2024 yılı Ocak ayı itibariyle Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü’nde Cumhuriyet Tarihi Anabilim Dalı’nda Doktor Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

48 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page